ÖCALAN: ŞENGAL’LE İLGİLİ UYARMAMA RAĞMEN TEDBİR ALMADIKLARI İÇİN NE OLDUĞUNU GÖRDÜNÜZ!
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, Nisan 2015 tarihinden bu yana hukuksuz bir şekilde tutulduğu İmralı Adası’nda tecrit içerisinde tecrit koşullarında. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın, İmralı Heyeti ile 4 Şubat 2015 tarihinde yapılan görüşmenin Mezopotamya Yayınları’nın Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa/İmralı Notları kitabındaki tam metnini yayınlıyoruz
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, Nisan 2015 tarihinden
bu yana hukuksuz bir şekilde tutulduğu İmralı Adası’nda tecrit içerisinde
tecrit koşullarında. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın, İmralı Heyeti ile 4
Şubat 2015 tarihinde yapılan görüşmenin Mezopotamya Yayınları’nın Demokratik
Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa/İmralı Notları kitabındaki tam metnini
yayınlıyoruz
(Başkan görüşmede daha önce kendisine götürdüğümüz Bayburt
Cezaevindeki kadın arkadaşların ördüğü yeleği giymişti.)
Heyet: Başkanım, getirdiğimiz yeleği giymişsiniz.
Size çok yakışmış.
Abdullah Öcalan: Evet, teşekkür ederim. Ben de çok
beğendim. 17 arkadaşın büyük emek vererek kendi elleriyle ördüğü bir yelek.
Hepsinin ellerinden öpüyorum, çünkü elleri ile örmüş ve emek vermişler. Hepsine
özel selamlarımı iletiyorum.
KGM: Biz de sabahtan beri size çok yakıştığını
söyledik. Galiba siz bize inanmadınız.
Abdullah Öcalan:
Hepiniz hoş geldiniz. H. arkadaş, sen sanki kilo vermişsin. Biraz zayıflamışsın
gibi. (C…’ye dönerek) Sizin durumunuz iyi, formunuzu koruyorsunuz. Bu arada siz
de hoş geldiniz. Buraya gelmeniz için çok uğraştım. Çok çaba sarf ettim. Sizi
buraya getirmek devleti değiştirmekten daha zor oldu. Ama sonunda geldiniz. D…
de mektubunda yazmıştı. Hem sana hem de P…’ye ilişkin görüşlerini daha sonra
toplantıda aktaracağım. Değerlendirmelerimi yaparım.
Müsteşar: Yolculuğunuz nasıl geçti? Rahat gelebildiniz mi?
Heyet: En rahat yaptığımız yolculuklardan birisiydi.
Sırrı S. Önder:
Önceki yolculuklar çok kötüydü. Tanrı’ya sığındık. Hatta bazı arkadaşlar
neredeyse hatim indireceklerdi.
Abdullah Öcalan: (Gülerek)
Bunun önlemini daha önceden alacaksınız. Her zaman tedbirli olacaksınız. İnanç
olayı önemlidir. Müzakere sürecinde inanç alanıyla ilgili sorunları da ele
alacağız. İşte Ürdünlü pilotu nasıl canlı canlı yaktıklarını görüyorsunuz. Bunu
Ortadoğu’da İslam adına hareket ettiğini söyleyenler yapıyor. Kobani’yle,
Suriye ile ilgili uyarılarımın sebebi buydu. Bunlar pilotu katlettikleri gibi
oradaki herkesi de bu şekilde katletmek istiyorlardı. O nedenle ben sürekli
uyarıyordum, ama Hükümet ısrarla anlamadı. (Müsteşar’a dönerek) Hükümete bunu
anlatmanız lazım. Bu konu ile ilgili herkesin sorumlu davranması gerekiyor.
Şengal’de yaşananlar olası katliamın en hafifiydi. Önünü almazsak her tarafı bu
şekilde katliamlarla talan edecekler.
Önemli bir toplantı yapacağız. İsterseniz siz başlayın.
KGM: Evet, bugün bu format tarihi bir aşamayı
gösteriyor. Fiziki olarak da toplantıyı yapmış olduğumuz bu mekan bu aşamanın
göstergesi. Önümüzdeki dönem bizim için çok önemli tabii. Türkiye bir seçim
sürecine girmiş durumda. Ancak seçim sürecinden bağımsız olarak çözüm süreci
çalışmalarını yürütmemiz lazım. Sizler de görüyorsunuzdur. Çözüm süreci
karşıtları iş başındadır. Basından sürekli haberleri servis ediyorlar.
Özellikle bölgede yaşanan bazı olumsuzlukları sürekli gündemleştiriyorlar.
İnsanların öldürülmesi, yol kesilmesi, vergi alınması gibi haberler bu tarafta
olumsuz bir algı yaratıyor. Ayrıca bölgede polis ve askerin hükümet üzerinde
ciddi bir operasyon baskısı var. Bu olumsuzlukları düzeltmemiz lazım. Burada birbirimizden
gizli saklımızın olmaması gerekir. Buradaki görüşmeler dürüstçe dışarı
verilirse tablonun netleşeceği kanaatindeyim. Üç önemli husus var: Bir, çözüm
sürecinin ruhuna aykırı olan gelişmeler. İki, güvenlik güçlerinin operasyonel
süreçlerine hükümet direnç gösteriyor. Üç, önümüzdeki toplantı için buraya
İzleme Heyeti de gelecek. Mahkum değişimi ve hasta tutsaklar konusundaki
çalışma da son safhaya gelmiş durumda. Bu konuda bazı gelişmeler olacak. Bunlar
olumlu gelişmeler. Ancak bu pratik baskı alanlarını, olumsuzlukları düzeltmemiz
lazım. Çünkü operasyonlar yapılırsa çok can kaybı olabilir. O taraftan ya da bu
taraftan olması önemli değil. Önemli olan birçok insanın tekrar yaşamını
yitirmesi ihtimalidir.
Abdullah Öcalan:
Evet, bugünkü toplantının önemli olduğunu tekrar vurgulayalım. Dün yaptığımız
toplantıda da kendi mücadele hayatımın kısa bir kestini size vermiştim. Dünkü
toplantıdan sonra ve bu toplantıdan önce kısa bir muhasebe yaptım. Bugünkü
geldiğimiz noktayı 55 yıllık bir maratonun kısa bir soluk arası olarak
değerlendiriyorum. Benim için böyle gelişti. Bu masa maratonda bir moladır. Ben
bu masanın kuruluşunda emeği geçenlere de teşekkür ediyorum. Sayın M. D. başta
olmak üzere devlet heyetinin çabasını önemsiyorum. Çok ciddi devlet sorumluluğudur.
Umarım siz de farkındasınız. Umarım siyasi iktidar da farkındadır.
Kaygılarım devam ediyor. Benim için yer ya da masanın biçimi
değil masanın kurulması önemlidir. Dediğim gibi devlet heyetinin bu çabasını
önemsiyorum, ama siyasi elitler ne kadar bunun farkında, bunu bilmiyorum. E.
beyden bugüne kadar büyük bir çabamız vardı. Beş altı yıllık büyük bir
maratondur. Bununla sonuçlandı. Sonuçlandı derken aslında bir başlangıç. Neyin
başlangıcı? Türkiye devlet tarihinde Cumhuriyet tarihini kastetmiyorum. Bin
yıllık serüvende bu masa çok özgün bir anlama sahiptir. Hükümet veya bizimkiler
ne kadar farkındalık gösterir, bilemem. Ama benim kendi eylemlerim masanın
devrilmemesi için oldu, bundan sonra da öyle olacak.
Bu bir ilke masasıdır. Devletin ve toplumun demokratik
geleceği için tam bir ilke masasıdır. İlkenin özelliği, ilkeden taviz verilmez
anlayışıdır. Bin yıllık tarihi dayanakları vardır. Biz kadim kültürü de dahil
ederek vardığımız bir çözüm masasından bahsediyoruz. Şimdi önemli bir başlangıç
yapıyoruz. Demokratik toplum taraftarları için de bu masa kıymetli olmalıdır.
Ben bu kadim kültürü önemsiyorum. Ben hayatın çemberinden geçtiğim için
biliyorum ve kendim de bir köy emekçisiyim. Böyle bir aileden geliyorum.
Irgatlık da yaptım. Bu masanın tarladaki emekle de ilgisi var. Yani tüm
sorunları bu masada ele alacağız. Arkadaşlarımızın da konumu aynı.
KGM: Bizim de konumumuz aynıdır. Burada aristokrat
gelenekten gelen kimse yok. Hepimiz bu kültürden gelmiş insanlarız, iyi
niyetliyiz. Samimi olarak yürütmek istiyoruz. İnandığımız için buradaki
çalışmaları yürütüyoruz. Üstlerimize de öyle anlatıyoruz.
Abdullah Öcalan:
Hatırlarsanız sizinle ilk karşılaştığımda iki şeye vurgu yapmıştım. İsminizin
M. olması önemli, Soyadınızın D. olması da o düzeyde önemlidir. Bu geldiğiniz
kültürü göstermesi açısından benim için anlamlıdır. Demokratik devlet ve
demokratik toplumu sıkça kullanıyorum. Müzakerenin bir niteliği devletin
demokratikleştirilmesi, diğer niteliği toplumun demokratikleştirilmesidir.
Burada olağanüstü bir çaba gösteriyorum. Ancak ne kadar çaba göstersem de çocuk
yerine konuyorum. Ben bunu önemsemem. Ama bu büyük hatalara götürebilir.
Başından beri herkes isyancı olabilirdi, ama ben olamazdım. Toplumsal
koşulların gereği olarak her şey üzerime yıkıldı. Daha önce de annemin bana
söylediklerini size aktarmıştım. Ana aklını yıllar sonra bile
önemseyebiliyorsun. Bana hep “Arkadaşların seni yalnızlaştırıyor” derdi. Benim
gibi hassas bir çocuğun isyana meyletmesi mevcut düzenden kaynaklanıyordu. Ben
köyden okula bir saat yaya gidiyor, bir saat tekrar geri geliyordum. Bir Türk
okuluna gidiyordum ve bunu sorgulamaya başladım. Bir Türk okuluna gidiyordum ve
ben bir Kürt’tüm. Kendi kendime “Sen Kürtsün, Türk okuluna gidiyorsun” diye
sorguladım. Çelişkiler burada başladı. Sonra dine yoğunlaştım. Çocuklara namaz
kıldırıyordum. Hatırlıyorum, okula gidip gelirken yolda imamlık yapıyordum,
çocuklara namaz kıldırıyordum. Bu Türklük şeyini nasıl çözeriz diye hep
düşündüm. Bu nedenle çözüm arayışım çok köklü ve eskidir.
Geçenlerde Avrupa’daki yeğenimden bir mektup aldım. Mektupta
ninemden bahsediyor. Ninemin nasıl vali olmamın haberini beklediğini yazmış.
Sonra benim bu düzenden koptuğumu öğrenince çok üzülmüş. Anam da bana “Hassa
bezinden dört metrelik bir elbise al” derdi. Ben bütün bunları bir kenara
koyarak bu yola çıktım. İsyan ettim. İlkokuldan üniversite son sınıfına kadar
tüm hocaların en has öğrencisiydim. Yani hep özeldim. Benim bu konumundan isyan
noktasına gelmemi anlamanız lazım.
Daha önce Kesire meselesini açmıştım. Derin devletin has
adamının kızıyla evlenirken özellikle Dersimli arkadaşlar hep kuşku duymuştu.
Ali Haydar daha iyi bilir. Ben onunla evlenirken de “Devletle aramızda bir
köprü olabilir” diye düşündüm. (Kesire’yi kastederek) Biliyorsunuz, o da bize
on yıl korkunç azap çektirdi. On yıl bana büyük bir ders verdi. Kesire’nin
verdiği ders olmasaydı bugün bu masada oturan kadınlar olmazdı, kadın özgürlüğü
olmazdı. Kadın özgürlüğünü böyle geliştirdik. Bizim arkadaşlar o dönem bu Ürdün
pilotuna yapılan gibi öldürelim dediler. Ben engelledim. Yani tekrarlıyorum,
çözüm arayışımın çok eski ve köklü olduğunu vurguluyorum.
Hasan Bindal örneğini vermiştim. Çocukken Hasan ve Elif’le
iki özel arkadaşlık ilişkim vardı. Benden beklenti, büyüyünce onlarla çatışmam,
onlardan intikam almam şeklindeydi. Bense o yaşımda bunu nasıl önleyebilirim
diye düşünüyordum. Üç, beş, on yıl çalıştım ve o çelişkiyi kaldırdım. Devletle
de bu kadar çalıştık, çelişkiyi kaldırmak istiyoruz. Selahattin Çelik vardı.
Bizim genel komutanımızdı. Hüseyin Çelik’in amcasının oğluydu, akrabasıydı.
Ajanlık yaptı. Onun için de arkadaşlar öldürelim dediler, fakat ben bırakmadım.
Ortada elli bin bedel var. Müthiş acılar var. Hiçbiri sebepsiz ve boşuna değil.
Peki, acaba devlet içi çözüme ne zaman karar verdim? Burada
Özal’ın büyük bir rolü var tabii. Devlet kapısını araladığında reddetmedim.
Tabii o zaman dışarıdaydım. Reddedebilirdim de. Sonuç olarak ben karşı değilim.
Mahir Kaynak’la da televizyon üzerinden diyalog kurdum. Birbirimizi bu kadar
boğazlarken nasıl dost olabiliriz diye düşündüm. O dönem bana gönderilen bir
haberde de “Alman-Fransız Savaşı yüz yıl sürdü. Japonya-Amerika Savaşında atom
bombası kullanıldı” örneklerini verdiler. “Devlet dışı çözüm çabalarının
kazananı olmaz” dediler. “Bu kadar büyük acılara rağmen onlar bir araya
gelebiliyor, bizim çelişkimiz bu kadar derin değil” dediler. Ben buna anlam
biçtim.
Burada attığımız her adımın karşısında mutlaka bir karşı
darbe oluyor ve bugün bu toplantının da bir karşılığı olacak. Karşıt bir darbe
hamlesi gelecek. Sakine’leri hatırlayın. Burada yaptığımız ilk toplantıdan
sonra Paris’te karşılık verdiler. Her önemli görüşmeden sonra mutlaka karşı bir
darbe gelişti. Roboski, Hakkari’de 13 köylünün katledilmesi, KCK operasyonları
ve buna benzer yüzlercesi hep böyleydi. Bunu yapanlar şimdi teşhir oldu. Emin
tecrübelerime dayanarak söylüyorum. Ben Sakine’lerin olayını ilk duyduğumda çok
düşündüm. Ne yapmak gerekir diye yoğunlaştım. On beş gün burada görüşmedim.
Sonra görüşmeye çıktım. Ben o dönem şöyle düşündüm: Velev ki bu cinayet H.
F.’nin planıyla oluyor, Başbakanın onayıyla oluyor. Sonuçta bu ekip de en az
benim kadar tehdit altında dedim. O nedenle sabır göster, çalış ve bunu ortaya
çıkar diye düşündüm. Ve şimdi ortaya çıktı. Paralel yapı, Cemaat çıktı. MİT’ten
bir ekip de bunun içinde olabilir.
Tedbir önemlidir. Görüyorsunuz, Cumhurbaşkanı günlük tedbir
alıyor. Selahattin konuşmalarında iç güvenlik paketi için “Cumhurbaşkanı
Sarayın güvenliğini alıyor” diyor. Doğru diyor, ben de eleştiriyorum.
(Kamu Güvenlik Müsteşarına dönerek) Bu güvenlikle ilgili
bizim pozisyonumuzu aktarın. Biz sarayın fiziki güvenliğine bir katkı sunamayız
tabii. Ancak intihar gerillası gibi şeyler bizden çıkmaz, bunu bilsinler. PKK
içinden suikastçı, intihar eylemcisi çıkmaz, ben ölsem bile çıkmaz. Güvenliği
düşünüyorsan bizim katkımız kalıcı kurtarmaya yönelik olabilir. Somut tehlikeyi
kalıcı bertaraf edecek yöntem Türkiye’nin bu çatışmadan kurtulması,
Ortadoğu’daki kaostan korunmasıdır. Kardeşlik, barış, demokrasi çerçevesinde çözümü
geliştirmektir. Bu da hafife almaya gelmez. Bunu burada yapabiliriz. En sağlam
şey demokratik toplumu geliştirmektir. Bu masa onun masasıdır. Sabaha kadar
anlatsam bitmez. (Müsteşara dönerek) Sayın D…, burada en fazla görev size
düşüyor. Bana bakıyorsunuz, ben ağır bir hükümlüyüm.
KGM: Önemli olan tünelin ucundaki ışığı görmektir. O
ışığı görürsek hızla ilerleyebiliriz. Uygun görürseniz bir çay molası verelim.
Arkadaşlar da sonrasında Kandil’e gidip geldiler, Kandil izlenimlerini
aktarsınlar.
Abdullah Öcalan:
Evet, uygundur, bir çay içelim.
(Müsteşar C… hanıma siz içmiyor musunuz diye sordu. C… “Ben
almayacağım, çay ve kahveyle aram yok” dedi.)
Abdullah Öcalan:
Sigara kullanıyor musunuz?
C…: Evet Başkanım, kısmen kullanıyorum.
Abdullah Öcalan:
Sigara uyuşturucudan daha tehlikelidir. Ben PKK içerisinde de yasaklamıştım.
PKK içinde içen var mı?
P…: Heyetten S… ve İ… beyler çok içiyorlar Başkanım.
Abdullah Öcalan:
Öyle mi? Başkanlık Konseyinden var mı içen? Cuma içiyor mu?
S…: Heval Cuma tam bir sigara karşıtıdır. Bulunduğu alanda
da kimseye sigara içirtmiyor.
Abdullah Öcalan:
Cuma’nın bizdeki yeri Hz. İsa’nın havarilerinden Saint Petrus’tur. Çok fedakar
ve ilkelidir, dogmatik yönü de vardır. Sabri de biraz öyledir. Onun bir
arkadaşı var burada. C… burada beni çok uğraştırdı. İnanılmaz bir şekillenme
oluyor cezaevinde. Kırmaya çalışıyorum, ama bir türlü kıramadım. İnanılmaz bir
kemikleşme var.
İdris Baluken: Başkanım, Sabri arkadaş öyle değildir
aslında. Esnektir ve değişime açıktır.
Abdullah Öcalan:
Ben Sabri’yi buradaki arkadaşı üzerinden çözümlüyorum. C… ile cezaevleri
yönetiminde bulunmuşlar. Bu katılık cezaevinden geliyor. Uzlaşmaya kapalı
yönleri tehlikelidir. Ben daha önce de söylemiştim. Buradaki görüşmelere Sabri,
Zübeyir, Karasu ve ekibi beni bulaştırdı. Oradaki görüşmelerde bu cezaevi
tarzıyla yürütmeye çalışmışlar. C…’nin bu tarzından Sabri’yi çözümlüyorum.
Dışarıdayken de E… beyle ilişki kurar kurmaz üzerime attılar resmen. Altı
yıldır onların olumsuzluklarını gidermeye çalışıyorum. Ben savcı, Müdür ve
Adalet Bakanını suçlamıyorum. Bu ahbap çavuş ilişkilerle olmaz. Şimdi bu hasta
arkadaşlar meselesinde de durum budur. Gazetede okudum. P... arkadaş bu konu
ile ilgili özeleştiri verdiğini söylüyor. Ben de on kat daha duyarlıyım. Ancak
devletin yasaları, mevzuatı uygun olmadığı için olmuyor. Adalet Bakanı istese
de olmuyor.
KGM: Bu konuda bütün çalışmalar bitmek üzeredir. Bu
sorunu çözeceğiz. Bu çalışmalar gelecek olan İzleme Kurulu üyelerine de
aktarılacak.
Abdullah Öcalan:
Bu konuda en çok şuna içerliyorum: Süreç başlayınca H. Bey rica etti. “Elinizde
bulunan asker ve kamu görevlilerinin bırakılması olumlu bir katkı sağlar” dedi.
Ben hiç sorgulamadan bunun doğru olduğunu söyledim ve çağrı yaptım. İsrail bir
askeri için binlerce Filistinli tutsağı bıraktı. Bir onu düşünün, bir de dün
yakılan Ürdünlü pilotu düşünün. H. Bey de iyi niyetliydi, ama hasta tutsaklar
meselesini halledemedi.
KGM: Askerlerin, kamu görevlilerinin bırakılması bu
sürece çok olumlu bir katkı yapmıştır. Bu konuda sizin ortaya koyduğunuz tutum
son derece geliştirici olmuştur.
Heyet: Bu dürüstlük meselesine açıklık getirmek
durumundayız. Bu kabul edilecek bir itham değil. Hasta tutsaklar meselesinde P.
hanımla birlikte Başbakanla yaptığımız görüşmede siz de varsınız ve tanıksınız.
Başbakan hasta tutsaklar konusunu kendisinin engellediğini ve durdurduğunu
söyledi.
6-7 Ekim olaylarını gerekçe göstererek durdurduğunu ifade
etti Başbakan. Ve Adalet Bakanına kamu güvenliği sağlanmadan bu konuda adım
atılmayacağını söylediğini aktardı.
KGM: Alınganlığa gerek yok. Kendimi de dahil ederek
söylemiştim.
Abdullah Öcalan:
Ne demiştin?
KGM: Biz üstlerimize dürüst aktarmak zorundayız
dedim. Bazı şeyler buradan çıkış şekliyle buradan farklı oldu. Her şey paralel
olmalı. Heyet bazen burada tartışılan çerçeveyi farklı verebiliyor.
Heyet: Bu konuda heyet tam bir pres altında. KCK
açıklamalarımızı fazlaca iyimser, devlet de fazlaca karamsar değerlendiriyor.
KGM: Heyet üyeleri ile ilgili bir sıkıntımız yok. Ben
genel bir görüşten bahsediyorum.
Abdullah Öcalan:
(KGM’ye dönerek) Bende kusur gördüyseniz söyleyebilirsiniz .
KGM: Hayır. Ben genel ifade ettim.
Abdullah Öcalan:
Varsa söyleyebilirsiniz, tartışmanın gücü çözümün gücüdür.
Heyet: Bir gün heyet olarak sizlerle bunları detaylı
bir şekilde ziyaret eder, görüşürüz. Hasta tutsaklar meselesi bürokratların
işidir deyip atamayız.
KGM: Hasta tutsaklar ve İzleme Kurulu. Bu iki mesele
de hal oldu. Tamamdır.
Heyet: En ufak daralmada hükümetin tavrı ricat etme,
sorumluluk almama oluyor. Başbakan yaptığımız görüşmede “6-7 Ekim’den sonra
durdurdum” dedi. Tek bir örnek vereyim. Abdülmecit Aslan arkadaşın durumu her
şeyi açıklıyor. Kaç ay uğraştık, zor tahliye ettirdik. Bir gün sonra yaşamını
yitirdi. Şahadetinden hemen önce Başkan’a iletilmek üzere bir not da kaleme
almıştı. Çok duygusal bir not. Siyasi iradenin tasarrufu ile bu süreçlerin
gelişmesini kabul edemeyiz.
Abdullah Öcalan:
Evet, doğrudur. Lütfü Taş’ın durumunu da örnek vermiştim. Barış yolu açılsın
diye benim çağrımla geldi. Tutuklanıp cezaevinde adeta ölüme terk edildi. Bu
konuları burada değil, hükümet ve devletle yaptığınız görüşmelerde onlara
detaylı aktarın.
KGM: Hem İzleme Heyeti hem de hasta mahkumlar
konusunda gelişmelerin olacağını tekrar ifade etmek istiyorum. Sizlerin
önerileriniz de olabilir. Süreçle ilgili kamuoyu oluşturmak gerekecek. Siyasi
mücadeleye çağrı yapılması konusunda sizden de beklentiler var.
Abdullah Öcalan:
Ona geleceğiz. Onunla ilgili iki şey söyleyeceğim. Zaten bu toplantının amacı
da odur. Karar gerektiren kısmını İzleme Kurulunun olduğu toplantıda konuşuruz.
Biz buradaki meseleyi köklü ele alıyoruz. Daha önce yapılan
görüşmelerle ilgili 17-18 maddelik bir teknik metin önüme getirmişlerdi.
Sendika ya da derneklerin hükümetle görüşmesi gibi. O dönem E… Beye de söylemiştim.
Biz böyle teknik yaklaşamayız. Meseleyi köklü ele almak zorundayız. Benim
çalışma yöntemim budur. Ben Suriye muhaberatı ile görüşürken bana ‘Bay İlke’
diyorlardı. Emre beye de söyledim. Bunu kabul ediyorsanız görüşelim dedim.
Burada ağır bir hükümlü olabilirim, ama düşünce ve çözüm ufkum özgürdür dedim.
E… bey de benim için “İyi bir görüşmeci oldunuz, görüşebiliriz” demişti. İlk
görüşmelerde sizi izlemiştik. O zaman hazırlıklı değildiniz. Ben de ona hak
vermiştim. Hayatımın en yorucu beş yılı geçti. Ama şimdi hayırlı bir noktaya
getirdik. Tüm bunlara rağmen bu noktaya gelmek çok önemlidir. Elimde iki taslak
var. Biri olumlu gelişmeler olması durumunda, diğer olumsuz gelişmeler olması
durumunda dikkate alınacak hususları içeriyor.
KGM: Bugünkü toplantı tarihi bir toplantıdır. Bu
olumlu havada olumsuzlukları konuşmamak daha doğru olmaz mı? Biz de sizdeki bu
taslakları görmedik. İsterseniz birlikte bir görelim, ondan sonra paylaşın.
Abdullah Öcalan:
Önemli değil. Burada neler yapılacağına dair tespitlerim var. (Başkan elindeki
taslağı S…’ye uzattı.) Evet, bu masayı ben de önemsiyorum. Devlet masasıdır,
görüşme masasıdır. Ciddiye almak zorundayız. Kandil’in savaş çizgisini
eleştireceğim. Suriye’deki, Cizre’deki savaş çizgisi provokasyona açıktır. Kobani’de
neler olduğunu gördünüz. Buradaki görüşmelerimiz olmasa IŞİD her tarafı cayır
cayır yakacaktı. Şengal’le ilgili yedi yıldır uyarmama rağmen tedbir
almadıkları için ne olduğunu gördünüz. Bu konuda Selahattin’i de eleştirmiştim.
Êzidiler geldiğinde yoktu. Aslında katledilen, tecavüze uğrayan hepimizdik.
Kıyameti koparması gerekiyordu. Benim size, Karayılan’a, Bayık’a saygım var,
ama bu kurtarmıyor. Önderlik farklı bir şeydir.
(P.’ye dönerek) Ben daha önce size de söylemiştim. Bunu 24
saat yapabilen varsa, benim yerime lider de olabilir. Tüm yetkilerimi vermeye
hazırım. İşte siz yirmi yılınızı vermişsiniz. Büyük bir çaba sarf ediyorsunuz,
fakat bu durumu kurtarmıyor. Bunları topluma anlatmanız lazım. (S…’ye dönerek)
Size de aynı şeyi söyledim. Yine de size teşekkür ediyorum. Karayılan’a,
Karasu’lara da minnettarım, ama yetmiyor. Liderlik başka bir şey. Hükümetin
durumu da sizinkinden farklı değil. Mevcut pozisyonu ölüm döşeğinde bir hastayı
da kurtarmaya yetmiyor. AKP’nin müzakere sürecine yaklaşımı olursa size
verdiğim bu taslak geçerlidir. Bu da bugünkü toplantı için hazırladığım
taslaktır.
Evet, şimdi aktarımlarınızı alayım.
Heyet: Başkanım, Kandil aktarımını yapayım. 22 Ocak
tarihinde İ… Beyle birlikte Kandil’e gittik. Görüşmede Cemil Bayık, Duran Kalkan,
Ali Haydar, Elif Pazarcık, Fatma Dersim, Delil Amed, Leyla Van ve Kobani’den
Şahin Cilo arkadaşlar vardı.
Abdullah Öcalan:
Bu Leyla hangisiydi, kimdi?
Heyet: Vanlı bir arkadaş. KJK koordinasyonundan. Aynı
zamanda Günay Aslan’ın kız kardeşi.
Abdullah Öcalan:
Ha, Günay’ın kız kardeşi mi? Tamam. Anlaşıldı. Şahin Kobani’den mi gelmişti?
Heyet: Evet Başkanım, Kobani’den gelmişti.
Abdullah Öcalan:
Tamam, devam edin, mümkün olduğunca özet aktarın, zamanımız fazla yok.
Heyet: Genel olarak arkadaşların müzakereye ilişkin
ortak düşüncesi devletin ve hükümetin müzakereye ciddi yaklaşmadığı yönünde ve
takvimlerin aşındırıldığını ifade ediyorlar. 15 Şubat tarihinin yaklaştığını
söylüyorlar ve belli ki artık o takvim işlemeyecek diyorlar. Bu durum müzakere
istemedikleri anlamına geliyor diyorlar. Oyalamaya çalışıyorlar. “Müzakere
yapmayacaklar. Bizim kanaatimiz budur” diyorlar. Yine de biz o tarihlere kadar
bekleyeceğiz. Önderliğin verdiği söze bağlı kalmak için bekleyeceğiz diyorlar.
Önderliğimiz iki tarafın paralel adım atmasını söylemişti, eğer onlar uyarsa
biz de uyarız diyorlar. Normalleşmeyle ilgili duruma da hazır olduklarını ifade
ediyorlar ve Önderliğimizin talimatlarına uyuyoruz diyorlar. Dikkat edilirse
her adaya gidişte bir olay gerçekleşiyor değerlendirmesini yaptılar. AKP’nin
sürekli sabote ve tahrik ettiğini ifade ettiler. Yine hükümetin sürekli şikayet
ettiği vali ve kaymakam atama meselesinin de yalan ve uydurma haberler olduğunu
söylediler. Yine hükümetin Rojava ve Kobani politikalarında bir değişiklik
olmadığını söylediler. IŞİD’in Türkiye’nin dayatmasıyla savaşı yürüttüğünü
söylediler.
KDP ile ilgili şu anda bir gerginliğin olduğunu, Êzidilerin
Şengal’de meclis oluşturmasından rahatsızlık duyduklarını ve meclise çok tepki
gösterdiklerini söylediler. KDP bu durumu Kürdistan’ın parçalanması olarak
değerlendiriyormuş. Bu gerginliği çözmeye çalıştıklarını söylediler. Fakat KDP
şu anda ilişkileri durdurmuş. YNK ile ilgili bir sıkıntının olmadığını, onların
meclisi de olumlu karşıladığını söylediler.
Abdullah Öcalan:
Goran’la araları nasıl?
Heyet: Bize herhangi bir sıkıntı aktarılmadı. Biz
oradayken Kobani henüz kurtarılmamıştı. Arkadaşlar orada bize en geç bir
haftaya kadar kurtarılacağını söylemişti. Şu anda kurtarılmış durumda. Ayrıca
KDP PKK’nin ulusal ve uluslararası zeminde gelişimini hazmedemiyor. Şahin
arkadaş Rojava’ya ilişkin bir değerlendirme yaptı. Kısaca onu da aktarayım.
Kobani ve Afrin ile ilgili Rojava’ya Türkiye’den bir heyetin görüşme yapmak
için gittiğini söyledi. Süreçle ilgili görüşme yapmaya geldiklerini
söylemişler.
Abdullah Öcalan:
Resmi bir görüşme mi olmuş?
Heyet: Evet, resmi bir görüşme.
Abdullah Öcalan:
Ne konuşmuşlar?
Pervin Buldan: Koridor açma başta olmak üzere Afrin’e
kapı sözü de verdiklerini, fakat bunların hiçbirini yerine getirmediklerini,
yapmadıklarını söyledi.
Abdullah Öcalan:
H… Bey ne diyor bu konuda, görüşmeyi teyit etti mi?
Heyet: Evet, teyit etti. Fakat biz H… Beye de verilen
sözlerin yerine getirilmediğini söyledik. H… bey bunun bir sürecin başlangıcı
olduğunu, bunun takibinin önemli sonuçlar doğurabileceğini ifade etti. Ayrıca
Haseke’ye ilişkin verdiği bir bilgi var. Haseke’de Önderliğin uyardığı gibi
rejim tarafından YPG’ye çok ciddi bir saldırı yapıldığını söyledi. “Fakat biz
Önderliğin uyarıları doğrultusunda gerekli tedbirleri almıştık. O nedenle çok
güçlü darbeledik. Bize ait yerleri almak istediler, fakat tersi oldu” dedi.
Abdullah Öcalan:
O saldırının arkasında İran var.
Heyet: Arkadaşlar da aynı şeyi söylediler. Haseke
saldırısının arkasında İran’ın olduğunu, fakat şu anda bir ateşkesin
sağlandığını ifade ettiler.
Abdullah Öcalan:
Haseke’nin ne kadarı bizimkilerin elinde?
Heyet: Büyük bir kısmı. Birkaç mahalle dışında tamamı
arkadaşların kontrolünde.
Heyet: Kadın Hareketinden Leyla Van arkadaş KJK
Koordinasyonu adına bir değerlendirme yaptı. Onu da kısaca aktarayım. Öncelikle
size selam, sevgi ve saygılarını iletiyorlar. 2015’te temel çalışmamız sistem
çalışmamızdır diyorlar. Üçüncü ulusal kadın konferansı çalışmalarını
başlattıklarını, dünya kadın kurultayının temel çalışmaları içerisinde
olduklarını, Kobani’nin bu çalışmaya zemin olduğunu ifade ettiler. 8 Mart
hazırlıklarına başladıklarını, yine Önderliğin taslağını kadın hareketi olarak
tartıştıklarını ve kadın özgürlük komisyonu hazırlıklarının da yapıldığını
ifade ettiler. Ayrıca Önderliğin özgürlüğü için de çalışmalarımız var dediler.
Abdullah Öcalan:
Kadın arkadaşlara mesajlarımı birazdan ileteceğim. Evet, hızla başka
aktarımınız varsa alayım.
Heyet: Salih Müslim’in de size selamları var. Bir
telefon görüşmesi yaptık. Kobani’de artık yeni bir durumun olduğunu ve sizin
perspektifinize bir ihtiyaç olduğunu söyledi.
Abdullah Öcalan:
Kobani ve Suriye konusuna değineceğim. Devam edin.
Heyet: Avrupa’daki arkadaşların size selamı var.
Zübeyir Aydar ve Remzi Kartal başta olmak üzere Avrupa’daki tüm arkadaşlar özel
selamlarını ilettiler. Elbistan Cezaevinden bir grup kadın arkadaş adına Selver
Yıldırım arkadaş bir atkı ve bir kalemlik gönderdi. İdareye teslim ettik. Size
verirler.
Abdullah Öcalan: Teşekkür ederim. Siz de hepsine benden özel
selam söyleyin.
Heyet: Ayrıca daha önceki görüşmede Müsteşar beyin de
ifade ettiği kitap (Görüşme Notları) meselesini arkadaşlarla konuştuk.
Arkadaşlar da kitapla ilgili dağıtımı durdurduklarını, beş bin kitabın
basıldığını, fakat dağıtımı durdurduklarını söylediler. Bazı yerlerini
çıkarabileceklerini belirttiler, fakat bu konuda sizin ne düşündüğünüzü
öğrenmek istiyorlar.
Abdullah Öcalan:
İç eğitim amacıyla kullanabilirler. Müzakereyi sabote etmemesi gerekir. Ona
dikkat etsinler. Süreci etkileyecek bölümlere gerek yok. İç eğitim de olabilir.
Heyet: Doktor Mahmud Osman’ın size selamı var. O da
arkadaşlara AKP müzakereleri boşa çıkaracak diye bir uyarıda bulunmuş.
Abdullah Öcalan:
Kaygısını mı dile getirmiş?
Heyet: Evet Başkanım, öyle bir kaygısı var.
Abdullah Öcalan:
Başka aktarımınız var mı?
Heyet: Benim aktarımlarım bu kadar. Kandil dahil olmak üzere
eksik bıraktığım yerleri İ… Bey aktaracak.
İ…: Başkanım, HPG’nin mesajını aktarmak istiyorum.
Müzakere taslağı tüm birimlere gönderilmiş. Orada değerlendirilmiş. HPG güçleri
belirttiğiniz hususlara azami özen gösteriyorlar. Kırsalda ordu ile temas
olmaması için arkadaşlar hassas davranıyorlar. Arazinin derinliklerine çekilme
durumu var. Şehirlerde silahlı birliklerin olmadığını belirtiyorlar. Katılımın
çok fazla olduğunu ve yoğun bir eğitim programının devrede olduğunu
söylüyorlar.
Abdullah Öcalan:
Irak’tan, İran’dan katılım var mı?
İ…: Arkadaşlar özellikle Güney’den çok yoğun katılım
olduğunu söylüyorlar.
Abdullah Öcalan:
Güneyli gençler midir?
İ…: Evet. Her dört parçada da yoğun katılım var. Yine
özellikle Êzidi gençleri ve kadınlarından yoğun bir katılım olduğunu
belirtiyorlar.
Abdullah Öcalan:
Anlaşılıyor.
İ…: Tüm güçlerin olası ihtimallere göre
hazırlandığını, ona göre yoğunlaştıklarını belirtiyorlar.
Abdullah Öcalan:
Yani hem barışa hem de savaşa hazırlar mı?
İ…: Evet.
Ayrıca Şengal’de YPG ve HPG Koordinasyonuyla bir koridor açıldı.
Arkadaşlar KDP’yle ortaklaşarak o çalışmayı yürütmek istediler. Ancak KDP
ortaklaşmayı esas almadı. Kendi planını uygulamak istedi. O nedenle arkadaşlar
KDP’den önce bu koridoru açtılar. Orada Êzidi gençlerden oluşan YBŞ ve
YPJ-Şengal yoğun bir örgütleme çalışması yürütüyor. Êzidi halkının da bu
çalışmalara muazzam bir ilgisi ve takdirleri var.
Abdullah Öcalan:
Evet, anlaşıldı.
İ…: Kandil’den döndükten birkaç gün sonra H. F. ile
görüştük. Özetle aktarayım. Hasta tutsaklar, Kobani koridorunun açılması,
Rojava politikasının değişmesi, seçim barajı başta olmak üzere demokratikleşme
paketleri konusunda hükümetin adım atması gerektiğini ifade ettik. Bizim
gözlemimiz kendi kişisel görüşlerini aktardı. Siyasi iradeyi bağlayacak farklı
şeyler ifade etmedi.
Abdullah Öcalan:
Evet, anlaşılıyor.
İ…: Avukatlarınız tarafından yürütülen vakıf
çalışmaları ile ilgili bilgilendirici bir mesaj getirdim.
Abdullah Öcalan:
Hangi vakıf bu?
İ…: Avukatlarla görüştüğünüz zaman önerdiğiniz bir
çalışma. Amara’daki köylerde komün oluşturmayı amaçlayan, ortak bir üretim
sürecini hedefleyen, yine size ait bir müze kurulması, misafirlerinizin
karşılanması için misafirhane ve ilerde de üniversite çalışmasını amaçlıyor.
Abdullah Öcalan:
Evet, hatırladım. Yapılan çalışmanın detayları var mı o notta?
İ…: Evet.
Abdullah Öcalan:
Ben onu inceleyeceğim. Daha sonra önerilerde bulunurum.
İ…: Avukat arkadaşlar Nelson Mandela’nın avukatının
bir not ilettiğini söylediler. Uzun Yol kitabı onun hayatını ve mücadelesini
anlatıyor. Kitabın basım aşamasına geldiğini ve sizden bir önsöz almak
istediklerini iletmiş.
Abdullah Öcalan:
Evet, ona bir önsöz yazmak anlamlı olur. Ama ona biraz zaman ayırmam lazım. Çok
mu acil istiyorlar?
İ…: Bildiğim kadarıyla o düzeyde acil değil. Önemli olan
sizin önsöz yazmanız.
Abdullah Öcalan:
Evet, başka notunuz var mı?
İ…: Amedspor’un sizin için isminizi yazarak
hazırladıkları bir formayı getirdik. Formayı size teslim edecekler. Size çok
selamları vardı.
Abdullah Öcalan: (Gülerek) Öyle mi? Çok iyi olmuş.
Galatasaray maçını izledim. İlk defa bir Galatasaray taraftarı olarak rakip
takımı destekledim. Güzel oynadılar. Onlara da benim selamlarımı ve başarı
dileklerimi iletin.
İ…: Kurumlarımızın Amedspor’a yeterli ilgiyi ve desteği
göstermedikleri sitemleri vardı.
Abdullah Öcalan:
Spor meselesi çok önemlidir. Sadece futbol değil, yüzme, atletizm, voleybol,
basketbol, tüm alanlarda gelişmenin olması lazım. Dönemin ruhuna denk spor
meclisi çalışmaları olmalı.
Heyet: DTK bünyesinde spor meclisi var. Çalışmalarını
yürütüyor.
Abdullah Öcalan:
Spor yaşamın önemli bir parçasıdır. Bu çalışmalar içerisinde kadın da
olmalıdır. Burjuva kültürü sporu sanayiye dönüştürmüş. Amed için spor
bütünlüklü ele alınmalıdır. Başka aktarımlarınız var mı? (C… hanıma dönerek)
Sizin aktarımınız var mı?
C…: Öncelikle bütün Kadın Hareketi aktivist ve
kadrolarının sizlere saygı ve sevgilerini iletiyorum. Size bağlılıklarını
iletiyorlar. Kadın Hareketi olarak son gündemlerimiz DÖKH Konferansı ve Kadın
Kongresi çalışmalarıydı. Kadın Konferansımızı gerçekleştirdik. 31 Ocak-1
Şubat’ta ise kadın kongremizi gerçekleştirdik.
Abdullah Öcalan:
İsim değişikliği yaptınız mı?
C…: Evet. KJA: Kongreya Jinên Azad.
Abdullah Öcalan:
Kongreya Jinên Azad mı?
C…: Evet.
Abdullah Öcalan:
Türkçesi nedir?
C…: Özgür Kadın Kongresi. Kısaltılmışı da ÖKK.
Abdullah Öcalan:
Resmi bir dernek statüsü gibi olmalı. Legalleşme önemli. ÖKK olsun, DTK olsun,
legal olarak çalışmalı. Sanırım dernek statüsündedir. Bu konuda E… Beyin yürüttüğü
sivil toplum yasası çalışmasıyla daha da rahatlama olacak. Ben daha önce size
Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri örneklerini vermiştim. Öyle olmalı. Dernek bir
ektir, yasal çalışma, kanun duygusu önemlidir. Öyle olmayınca polis de o yüzden
hedefleştiriyor.
KGM: Belirttiğiniz husus önemli. Legalleşme olursa
pek çok sorun ortadan kalkar.
Abdullah Öcalan:
ÖKK tüm kadın yapılarının bir toplamıdır. Üstte bir meclis, onun da bir
yürütmesi var mı? Bütün altta bulunan tüm kadın örgütlerini kapsamalı. Hepsine
özel selamlarımı, başarı dileklerimi iletirsiniz.
C…: Doğrudur Başkanım. Bir yüz bir kişilik daimi
meclisimiz ve yürütmemiz olacak. Bütün kadın yapıları ve alan çalışmaları bu
meclis içerisinde, kongre içerisinde yer alıyor.
Abdullah Öcalan:
Gençlik için de aynı şeyi öneriyorum. Özel selamlarımı iletin gençliğe. Şimdi
bu YDG-H benzeri dağınık yapılanmalar var. Gerilla mı, savaş gençliği mi, barış
gençliği mi, belli değil. Böyle olmaması gerekir. Kürdistan için Demokratik
Gençlik Birliği ya da Demokratik Gençlik Federasyonu öneriyorum. Bütün çatı
örgütler legalize edilmeli. Tüm Türkiye gençliğine ise Demokratik Gençlik
Konfederasyonu öneriyorum. Benzer şekilde kadın için de aynı öneriyi
yapabilirim. Tüm Türkiye çapında Demokratik Kadın Konfederasyonu dönemin ruhuna
uygun olur. HDP’nin kadın çalışması özerktir.
C…: Başkanım, kongre için hazırlanan amblem
taslaklarını da getirdik. Görüş ve önerileriniz bizim için çok önemli.
(Hazırlanan amblemler uzatıldı, Başkan
aldı, tek tek baktı, inceledi. İçinden bir tanesini göstererek “Bu bize daha
uygundur” dedi.)
KGM: Çok iyi hazırlanmış.
Abdullah Öcalan:
Evet, iyi çalışmışlar.
Heyet: Amblemleri tek tek imzalamanız çok anlamlı
olur.
Abdullah Öcalan:
(Gülerek) Bayağı ustasın bu konularda.
KGM: Sanatçı ruhu tüm çalışmalara ayrı bir hava
katmanın peşindedir.
C…: Esas gündemlerimizden birisi de kadın özgürlük
komisyonu çalışması. Kadın özgürlük komisyonunun gündemleri sunmuş olduğunuz
müzakere taslağının temel gündemlerine uygun şekilde geliştirilmeye
çalışılıyor.
Abdullah Öcalan:
Tamam o zaman. Şimdi C…’ye ilişkin bir değerlendirme yapayım. (Müsteşara
dönerek) Daha önce de tüm arkadaşlara ilişkin tek tek değerlendirme yapmıştım.
Şimdi C… arkadaşa ilişkin de bir değerlendirme yapayım. Otuz yıldır en önemli
destekçilerim kadın arkadaşlardır. Benim kadınla diyalogum, sözleşmem
önemlidir. Siz kadının toplumsal sözleşmesini geliştireceksiniz. Kadın
cinayetlerinden tutalım da kadın sünneti, tecavüz ve benzeri hepsine karşı
mücadele veren bir sözleşme olmalı. Derinlikli ele almalısınız. Bana yazılan
mektupta benim sevgi noksanlığı vurguma içerleyerek günebakan çiçeği örneği
vermişler. Günebakan çiçeğinin sürekli yüzünün güneşe dönük olmasını
betimlemişler. Bizim yüzümüz de sana dönüktür mesajını vermişler. Ama bu bana
göre çok anlamlı değil. Bitkinin güneşe dönmesi ayrıdır. Biz toplumuz, bizim
durumumuz farklıdır. Toplumsal özlemler önemlidir. Nerelisiniz?
C…: Siirtliyim Başkanım.
Abdullah Öcalan:
Aslen nerelisiniz?
C…: Siirtliyim.
Abdullah Öcalan:
Kürt müsünüz?
C…: Evet, Kürt’üm.
Abdullah Öcalan:
Tahsil durumunuz nedir? Üniversite mi okudunuz?
C…: Hayır Başkanım, lise okudum.
Abdullah Öcalan:
Cezaevinde ne kadar kaldınız?
C…: On yıl kaldım Başkanım.
Abdullah Öcalan:
Aileniz?
C…: Ailem yetmişlerden beri İstanbul’da. Ben de İstanbul’da
doğdum büyüdüm.
Abdullah Öcalan:
Neden göç etmişler?
C…: Ekonomik ve ailevi nedenlerle.
Abdullah Öcalan:
Bekar mısın?
C…: Evet Başkanım.
Abdullah Öcalan:
(H., S. ve P.’ye dönerek) Sizin de benzer durumunuz var. Ben de bekarım. Kaç
yaşıma geldim. Bekarlığı sosyolojik anlamda söylüyorum. Belki gülersiniz, ucube
dersiniz, ben hala evliliğe hazır hale gelemedim. Tüm kadınların yaşadığı
trajik şeyleri önlemek için bu yolu seçtim. Benim gibi biriyle nasıl
sözleşeceksiniz, bunu belirlemeniz gerekir. Çok zor bir konudur. Mustafa Kemal
örneği biraz benzerdir. Büyük aşkla Latife ile evlendi. Bir yıl dayanabildi.
Yine köşkte Fikriye’nin ölümü Mustafa Kemal’i çok üzmüştü. Ben on yıl dayandım.
Bu anlatılamaz ve anlaşılamaz bir durumdur. Tarihte hiçbir erkek kadın üzerinde
benim kadar yoğunlaşmadı, ilgilenmedi ve bağ kurmadı. Yüzlercesi kendini yaktı
ve buna rağmen bu sorun devam ediyor. Tüm yazarları inceledim. Simone De
Beauvouir, Judith Buttler, bunlardan daha fazla yoğunlaştım. Ama hala kadın
konusunda oldukça çekingenim. Bu tarihte yoğun derinleştim. En değme Holywood
artisti bile benimle yarışamaz. Kadınlar bana çok bağlılar. Dünyada bunun bir
örneği daha yoktur. Buna rağmen sorunlar hala var.
Bana göre her evlilik bir tecavüz ve intikamdır. Televizyonda
Amed’de yaşanan bir mahkeme olayı vardı. Kadın ikinci çocuğuna hamile ve kız
olduğu için adam kadını elektrikli işkence ile öldürmüş. Korkunç bir durumdur.
Kadın örgütü derin bir sosyoloji, derin bir toplumsal örgütlülük ile bunları
çözmelidir.
Kadının benden büyük güç aldığını biliyorum ve kendimi de
sizin çözüm yoldaşınız olarak tanımlıyorum. Beş bin yıllık erkek egemen kültür
tecavüzcü kültürdür. Ben bir platonik aşk unsuru olarak bile ilişkilenmeye
hazırım. 9000 yıllık kadın çökmüştür. Diyarbakır Belediyesi önünde çökmüştür.
Onu özgür kadın olarak ayağa kaldırmaya çalışıyoruz. Diyarbakır erkeği örneği
vardır. Tam bir canavardır. Tüm müzakere çalışmamızın özü, çiçeği kadın
çalışmasıdır. Kültürel, sosyolojik bir meseledir. Devletle de benim konuşmam demokratik
toplum projesini demokratik devletle buluşturmak üzeredir. Günebakan çiçeği
örneğini değerlendirmiştim. Bu beni tatmin etmiyor. Benimle nasıl bir ilişki
isteniyor, o önemli. Yaşam tarzı toplumsal yaşam tarzına dönmeli. Bunu daha
önce P… arkadaşa da söylemiştim. Aşiretçi feodal yapıyı yenmesini söylemiştim.
P…: Başkanım, koskoca aşireti karşıma almış
durumdayım. Daha önce bütün özgürlüklerim kısıtlıydı, tek başıma sokağa çıkmama
bile izin verilmezdi. Fakat ben bunların hepsini sizin sayenizde aştım.
Abdullah Öcalan: Doğru değil mi? Bu iyi bir gelişmedir.
Önemlidir. Hala yolun başlangıcındasın. Benim için nerede olduğun önemli. Kadın
konusunda korkunç şeyler oluyor. Beşinci kuma olarak alınan kadınların durumu
var. Altmış yaşında adam utanmadan beşinci kızı kuma alıyor. Çıldırıyorum. Ben
sizin düşünmediğiniz kadar sizi seviyorum. Ama siz de cesur olun, gelişin,
gelişmeye ihtiyacınız var. Akademiniz var. İyi çalışıyorlar, memnunum.
Umutluyum. Ben SBF’de iken bir Amedli arkadaş vardı. Bir afete tutuldu. Sonra
kanser oldu ve öldü. Böyle kadın tutkusu mu olur? Zordur, ama imkansız
değildir.
P…: Kadınlarla ilgili gazeteye bir köşe yazısı
yazdım. Onu okuyabildiniz mi Başkanım?
Abdullah Öcalan:
Henüz okuyamadım. Sırası gelince okuyacağım.
Heyet: Başkanım, Müslüm Yücel sizinle ilgili
foto-biyografi çalışması yapacak. İlkokul fotoğrafınızdan önce çekilmiş
fotoğrafınız var mı?
Abdullah Öcalan: Hayır, ondan önce fotoğrafım yok.
Heyet: İlk çektiğiniz fotoğraf nasıl bir makine ile
çekildi?
Abdullah Öcalan: Üç ayaklı büyükçe bir şeyin arkasına geçip
çekiyorlardı.
Heyet: Anlaşıldı Başkanım.
Abdullah Öcalan:
(Devlet yetkilisine dönerek) Benim geçmişte yazdığım kompozisyonlar, yazılar
elinizdeyse onları bana ulaştırmanızı isterim. Tapu Kadastro’da Faruk Çağlayan’a
yazdığım bir yazı vardı. Benim için önemlidir. 31 Aralık 76 günkü toplantı
tutanağı var mı sizde? Sabaha kadar ne konuştum, şu anda hangi aşamadayım, onu
merak ediyorum. Onu getirmenizi sizden isteyeceğim. Yine ilk yürüyüşümüz, Ağrı,
Antep ve benzeri yaptığımız toplantıya ait taslaklar varsa bana getirmenizi
isterim.
(S.’ye dönerek) Adıyaman’da Hasan Yorulmaz’ın evine beni
götüren çocuk gerçekten sen miydin?
S…: Bendim Başkanım.
Abdullah Öcalan:
O zaman Apocu olabilirsin. Zaten sen de daha önce kendini Apocu ilan etmiştin.
Dönerse sonuçları ağır olur. Ben söyledim, yarım Apocu olmaz.
Devlet Görevlisi: Barış Manço’nun bir programı vardı.
Adam olacak çocuk diye. Sırrı beyin adam olacağı o günden belliymiş.
Abdullah Öcalan:
Hasan ne yapıyor şimdi?
Sırrı S. Önder: Hasan da hasta.
Abdullah Öcalan: Öyle mi? Adıyaman’da Emin Taştan vardı. En
sevdiğim arkadaşımdı. Mahmut Ok da hastaymış. Ona da selam söyle.
Sırrı S. Önder: Başkanım, ben kendimi bildim bileli
bu PKK’li arkadaşların diyetini ödedim. En küçük bir eylemde onlar şehir dışına
çıkarlardı, polis beni götürür saatlerce döverdi.
Abdullah Öcalan:
Tamam işte, o zaman Apocu olmuşsun.
KGM: H. Bey de Cizre’ye gitti. Orada güzel bir
konuşma yaptı. Onun da aktarımını yaparsa iyi olur.
H…: Başkanım, biliyorsunuz, son görüşmeyi 9 Ocak günü
yapmıştık. Oradaki siyasi analizlerinize dayanarak Cizre’deki YDGH birimleri ve
diğer sivil toplum örgütleri ile bir toplantı yapmanın yararlı olacağı
konusunda hem buradaki arkadaşlar arasında hem de Şırnak milletvekillerimiz
içinde bir görüş belirdi. Bunun üzerine Cizre’ye gittik. İlk toplantıyı sizin
de daha önce illegal mi, silahlı birim mi, ne oldukları belirsiz olarak
tanımladığınız YDGH birimlerinin yöneticileri ile bir evde yaptım. Baştan sona
sizin siyasi analizlerinizi ve uyarılarınızı kendileri ile paylaştım. Can
kulağı ile dinlediler. Hem selamlarını hem de bağlılıklarını ilettiler. Daha
sonra hem halkla hem de sivil toplum örgütü yöneticileri ve Cizre’deki kanaat
önderleri ile bir toplantı yapıp Cizre’deki durumu değerlendirdik. Mesajlarınız
büyük bir coşku ile karşılandı. Ama daha biz Cizre’yi yeni terk etmiştik ki,
bir polisin on iki yaşındaki bir çocuğu hedef seçerek öldürdüğü bilgisine
ulaştık.
Abdullah Öcalan:
(Burada araya girerek) Tamam, ben durumu biliyorum. (Elindeki daha önce
kendisine götürdüğümüz Tahşiyeciler diye bilinen Nurcu kesimin Fethullah Gülen
hakkındaki yazılarını elinde sallayarak) Tamam, yeterli, bundan sonra ben devam
edeyim. Sızanların yarısı da Cemaat ve polistir. Ana sorun nedir, anladım.
Tutuklamalar ve benzeri, orada provokasyon var. Cizre analizini yapayım.
(Elindeki belgeyi göstererek) Bu yazıyı okudum. Cizre’de Kobani olaylarının bir
versiyonu uygulanmaya çalışıldı. Emniyet içinde uyuyan Cemaatçi hücreler var.
E. A. yaptığı açıklamalarla reddetti. Ancak pratik beni doğruladı. Ben bir
şeyler var dedim. Burada Hüdapar devreye girdi. Cizre ikinci Kobani oldu.
Kobani’deki olay, tüm belirtiler.
29 Kasım’ı da hatırlayalım (Türkiye cephesinden Kobani’ye en
yoğun saldırının geliştirildiği gün). MİT’in özel müdahalesi oldu. Zaten
Kobani’yi de o kurtardı. Ben ilk defa burada söylüyorum. Kobani üzerinden darbe
mekaniği devreye konulabilir dedim. Bu olaylar darbe mekaniğini hızlandıran
olaylardı. Dikkat edilirse koalisyon güçleri en kritik noktada devreye girdi.
Dünyada ender rastlanan bir operasyon gerçekleştirdi. Onlarca uçakla hava
bombardımanı gerçekleştirdi. O koalisyonun sözde kurtarma operasyonuyla 29’unda
gerçekleşen IŞİD saldırısını aynı güçlerin yaptığını araştırmalısınız.
6-7 Ekim, 29 Kasım, Bingöl, yargısız infazlar, Yüksekova,
Diyarbakır’da assubayın vurulması aynı darbenin birer parçasıdır. Bizim üst
aklı bulmamız lazım. Bu üst akıl kimdir? Ben değilim. HDP de değil. Selahattin
bey, hepsi gidiyordu. O mektup o akşam yazıldı ve provokasyon durduruldu. Ben
olmasaydım 6-7 Ekim’le birlikte HDP kalmazdı. Arkasından bilmiyorum kaç gün
sonra Bingöl olayı oldu. Asıl yapanlar hala açığa çıkmadı. Aynı şey Hakkari
Yüksekova’da da oldu. Diyarbakır’da bir assubay ensesinden vuruldu. Bu pratiğimizle
darbe mekaniği yarım kaldı. Genelkurmay dün bizim paralelle ilgimiz yok diye
açıklama yapmış. Bunu söylemeleri bile iyidir. Bizim buradaki toplantımızla
aynı güne denk gelmesi önemlidir. (Elindeki belgeyi göstererek) Bu belgeyi kim
verdi, kaynağı nedir?
Heyet: Tahşiyeciler bunu bize verdiler.
Abdullah Öcalan:
Fethullah Gülen’in içyüzünü açıklayan, sonra da operasyona uğrayan kesim değil
mi?
Heyet: Evet Başkanım.
Abdullah Öcalan:
(Heyecanlanarak) İşte siz ve bu belgeler beni kanıtladınız. Çok değerli bir
belgedir. (Belgeyi göstererek) O grupların hepsine sahip çıkın, özel ilişki
kurun, ilgilenin. Bu Cemaat yapıları onları yutmasın. Selamlarımı iletin. Bu
belgeler her şeyi açıklıyor. Ben daha önce de elli yıllık sızma diye tahmin
etmiştim. İşte bu tahminimin belgesidir. Bu belgeleri H. F.’nin önüne koyun.
Burada da görülüyor ki, bu belge devletin ele geçirilmiş olduğunun belgesidir.
2000 öncesine kadar incelenmiş, ama 2000 sonrası da var. Burada bir devlet
fethi var. Hoca Erzurum’da sinemada galeyana gelmiş ve orada gözaltına alınmış.
Maraş’ta da buna benzer yine sinema etrafında bir provokasyon
gerçekleştiriliyor ve Maraş Katliamı böyle gerçekleşiyor. Buna benzer
yüzlercesi var.
Devlet Yetkilisi: Şu anda Korucuk Belediye Başkanı
MHP’lidir.
Abdullah Öcalan:
Tamam işte, söylediğim doğrulanıyor. MİT’in yapacağı şey bu elli yıllık
ilişkiyi çözmektir. Bu suçüstü yakalanmadır. 90’lı yılların ölüm biçimleri,
Vedat Aydın’lar, Savaş Buldan’lar ve benzerlerinin ölüm biçimleri burada
belgelidir. Bu katliamlardan bir Alevi’ye sorarsan Sünnileri suçlar. Burada
suçlu Sünniler değil, açık bir provokasyon var. Provokasyonun arkasındaki gücü
bulmak lazım. Roboski, Paris, 6-7 Ekim ve benzeri, bunların hepsi MİT’e
yıkılmak isteniyor. Bunların hepsini Cemaat yapıyor. Paris’le ilgili dört MİT
ajanının ismi verilmiş. H. F. ne kadar sorumludur, bunu tartıştırıyorlar. O
grup MİT’e ait olsa bile H. F. ekibi onu yapmamıştır.
Devlet Yetkilisi: Bu senaryolara gelmemek lazım. Şefkat Tepe
üzerinden çözümlemeyi de siz yapmıştınız. Cemaat’in MİT’e yıkma operasyonu yeni
değildir. Her iki olayın da Paris’in ortasında olması tesadüf mü?
Abdullah Öcalan:
Evet, Şefkat Tepe olayı var. Bu olayın üzerine yoğunlaşma sonucu söylüyorum.
MİT’e mal edildi. H.’yi ne kadar sorumlu tutabiliriz? Sorumluluk kaynağı
uluslararası karanlık mihraklardır. Daha önce gazetede de yazmışlardı, yirmi
bir lideri öldürürlerse sorunu çözeceklerini söylemişlerdi. Hrant Dink olayı
yeniden ele alındı. Muhsin Yazıcıoğlu’nun götürülüş tarzı, Hrant Dink’in
öldürülüş tarzı Cemaat’in tarzıdır. Muhsin Yazıcıoğlu’nun BBP’yi tetikçi hale
getirmek için öldürdüler. O buna direniyordu.
Heyet: Başkanım, ben Muhsin Yazıcıoğlu ile
tanışırdım. Helikopter kazasından bir ay önce bir televizyon kanalındaki canlı
yayında kendisine şöyle bir soru yöneltildi. Muhabir “Hrant Dink olayı,
ardından gelen Rahip Santoro ve Malatya Zirve Yayınevi olayları hep gelip sizin
partinize dayanıyor. Sizin partide neler oluyor Başkan?” diye sordu. Yanıt
olarak Muhsin Yazıcıoğlu şöyle dedi. “Biz de bu konu üzerinde çok araştırmalar
yaptık. Bizim dışımızdaki bir gücün irademiz dışında tarlamızı sürdüğünü
saptadık.” Bu röportajdan tahminen bir ay kadar sonra helikopter kazasında
ölmesi çok manidar.
Abdullah Öcalan:
Evet, tahmin ettiğim gibidir. Büyük Birlik Partisi Muhsin Yazıcıoğlu’ndan sonra
altı maddelik program çıkardı. İki maddesi önemliydi. Apo için idam, bir de
çocuk tecavüzcüleri için idam yazmışlardı. Bunu bilinçli yapmışlardı. Ben
Pozantı ve benzeri Cezaevlerindeki o tecavüzlerin de intikam hareketi olduğunu
düşünüyorum. O tecavüz olaylarının tamamı birer intikam mesajıdır. Siz CIA’nın
nasıl bir örgüt olduğunu biliyor musunuz? Ürdün’deki pilotun yakılması da,
Zirve Yayınevi katliamı gibi katliamlar da mesajdır. Zirve katliamı Türkiye’yi
alt üst etme operasyonudur.
Bizim kutsal barış öykümüz parçalanmak isteniyor. Cizre’de
de yaptıkları oydu. Sekiz çocuk katledildi. Onu durdurmak da önemlidir. Şimdi
sanırım biraz durdu. Cizre, Yüksekova, Silopi, İdil, Lice, Bingöl dahil,
geleneksel Türkiye toplumuna altmış-yetmiş yıldır dayatılan darbe pratiğinin
son halkası yapılmak isteniyor. Barış ve demokratik çözümün başarısızlığa
uğratılması hedefleniyor. Tüm kamuoyunun barış ve demokratik çözüm sürecinin,
müzakere sürecinin niteliğini çok tarihi ve kutsal bilerek sahip çıkması, bu
provokasyonlar ve komplolara gelmemesi önemlidir. AKP de Hüdapar ve benzeri
gibi ne idüğü belirsiz şeylerden uzak durmalı, Hüdapar eliyle halka saldırma
anlayışından vazgeçmelidir. Demokratik gösteri hakkı olmakla birlikte kanunları
zorlayan, asayişi zorlayan silahlı eylemler, hendek kazma ve benzeri şeyler
yapılmamalıdır. H. Beyin konuşmasını ben de izledim. Bir yönünü eleştiriyorum.
Dolu ve boş tarafı doğru anlamak, tarafları doğru tanımlamak önemlidir. İzleme
Kurulu denetimi altında tahkim edilmiş bir ateşkes önemlidir. Ben dayatmıyorum.
Kandil’le siz de tartışın. Bu sizi de kurtarıyor. Çünkü on-on iki yaşındaki
çocuklar katlediliyor. Cizre’de uykudaki hücreler uyanmayı bekliyor. İzleme
Kurulu takip edecek deyin.
KGM: Evet, bu gerekçelerle operasyon olabilir.
Kandil’in de bir özeleştiri yapması lazım.
Abdullah Öcalan:
Evet, Kandil’le de tartışırsınız.
İkinci önemli husus silahlı mücadelenin bırakılması
meselesi. Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı silahlı mücadele temelinde yaptığımız çıkış,
yani gerilla savaşı, bu müzakere sürecine girerken, tarafların gündeminde olan
dokuz-on ana başlık temelinde demokratik çözüme giderken asgari müşterek
ilkelerde silahlı mücadeleyi bırakma temelinde stratejik kararı vermek için
PKK’yi bahar aylarında olağanüstü kongreyi toplamaya davet ediyorum. Bu bir
niyet beyanıdır. Dokuz-on maddelik mutabakatta uzlaşırsak, silahlı mücadele
yerine demokratik siyasetin geçmesi için beyan ediyorum. Bunu kendi aranızda da
Kandil’de iyice tartışın. Beni doğru yansıtmanız önemlidir.
Hükümetle yaptığınız görüşmelerde ifade edin. Demokratik
Anayasa ittifakına açığız. Demokratik anayasayı hangi parti istiyorsa bunu
görüşebiliriz. CHP ile de olsa anayasa için ittifaka gideriz. 1923’ten 24
Anayasasına giderken Demokratik Anayasa imkanı vardı. Ama Meclis ikinci
grubunun tasfiye edilmesi ile diktatörlük yolu açıldı. Mustafa Kemal’in kendisi
Eylül İzmir zaferinden sonra “Ankara’ya gideceğim, çiftlikte yaşayacağım”
diyor. Ancak etrafını kuşatıyorlar. Sonraki karanlık, anlatırım. AKP de
hegemonik anayasaya gitmek istiyor. Güvenlik yasası dahil, bu anlayış en başta
AKP’yi götürür. Bu yasa provokasyon üzerine yapılıyor. 6-7 Ekim’in kendisi
provokasyondu. Provokasyon üzerine yasa yapmak sorunu giderek büyütür. Çıksa
da, çıkmasa da benim için kadüktür. Benim için önemli olan anayasadır.
(Heyete dönerek) Siz de sokağı demokratik temelde kullanın.
Uyanık olun. AKP’yle mücadele etmeyin demiyorum. Biz AKP’yle savaşıyoruz,
mücadele ediyoruz. Şu anda CHP, MHP hükümeti yok, bürokrat hükümeti de yok. Biz
AKP hükümeti ile mücadele ediyoruz. Hükümet ayrı, devlet ayrıdır.
KGM: Ancak gelinen aşama hükümetle beraber gelinen
aşamadır.
Abdullah Öcalan:
Benim gözümde buradaki heyet, devlet heyeti bir hakem heyettir. Bu aslında
Marks’ın düşüncesidir. Büyük bir çatışma ya da çıkmazda devlet hakemlik rolünü
üstlenebilir. Buradaki Şehmus bile bunu anlamadı. Marks Paris Komünü’nde bir
müzakere fırsatı için çok istekliydi, olmadı. Olmadığı için çok ölümler oldu.
Bu cümleyi Şeyhmus’a bulmak için üç yıl uğraştım. O cümleyi bulmasam beni Marks
adına burjuva ajanı olarak ilan edecek. Türk Solunun durumu da aynıdır. Biz
MİT’le oturmayız diyorlar.
Çatışmadan demokratik bir anayasa çıkaracağız. HDP’nin
çıkışı demokratik sosyalizm adına bir çıkıştır. 1946’da Demokrat Parti’nin
çıkışı gibidir. CHP bunu felç etti. (Heyete dönerek) Siz de başkanlık yerine
demokratik toplumu ve demokratik devleti tartışın. Erdoğan’ı unutun, ona
kutuplaşma fırsatı vermeyin. Seçim
propagandanızı da bu esaslarda yapın. Seçim çizginiz de yükseliyor, değil mi?
Bunlar önemli tespitler.
Heyet: Başkanım, Tarhan Erdem ve Bekir Ağırdır’la bir
görüşme yaptım. Son yapılan anketlere göre HDP’nin oy oranının yüzde 10.5’i
bulduğunu söylüyorlar. Ayrıca daha önce HDP’ye asla oy vermem diyenlerin oranı yüzde
seksenlerden yüzde yirmilere geriledi.
Abdullah Öcalan:
Avrupa’da yoğun bir örgütlenmeyle çalışın.
Heyet: Avrupa’daki arkadaşlar seçim çalışmalarını
başlatmışlar. Komisyonlarını kurmuşlar.
Abdullah Öcalan:
Tamam. Ciddi bir hazırlık yapın. Teknik olarak bütün hazırlıklarınızın bitmesi
gerekiyor. Şimdiden bu çalışmaları başlatın. 3 milyona yakın ırgat var.
Bunların üyelikleri ve otobüs tutulup taşınmaları şimdiden gündeminizde
olmalıdır.
Heyet: Geçen seçim P. Hanım Iğdır’daki seçmeni
dışarıdan otobüslerle oy kullanmaya taşımıştı.
Abdullah Öcalan:
Her yerde aynı şeyi yapmak zorundasınız. Sadece Iğdır değil, tüm Türkiye’de
bunu yapmak zorundasınız. (P.’ye dönerek) Sen artık tecrübelisin bu konularda
ve seni sorumlu tutuyorum. Bu seçimde başarmak zorundasınız. Başarmazsanız
gözüme görünmeyin.
KGM: Barajı aşmak için ırgat taşımak değil, Türkiye
partisi olmak daha önemlidir. Etnik milliyetçilikle barajın aşılamayacağı
bilinmeli.
Abdullah Öcalan:
Dokuz-on maddelik ana tartışmamız yerel demokrasi temelinde demokratik bir
statünün elde edilmesi üzerinedir. Tüm kimlikler ve varlıkların (cemaatler,
tarikatlar, etnisiteler, sınıflar, inançlar, sivil toplum vb.) demokratik bir
statü elde etmelerini hedefliyoruz. Demokratik statü, demokratik anayasa olarak
ifade ediyorum. Demokratik özerklik demiyorum artık. Bazı hassasiyetleri
dikkate alarak yerel demokrasi ifadesini kullanıyorum. Bu demokrasinin yerel
boyutudur. Ulusal boyutunu da tartışırız. Biz Türkiye’yi yerel demokrasiye
taşıyacağız. Aynı zamanda özgür yurttaşı yapacağız. Yurttaşlığı yeniden
tanımlayacağız. Devlete kul değil, özgür olan yurttaşı tanımlayacağız.
Vatandaşlık kavramı büyük bir karmaşa içindedir. Siz de çalışmalarınızı bu
temelde yürütün.
(Elindeki beş-altı mektubu Pervin’e uzatarak) Cezaevlerinden
gelen çok değerli mektupları sana veriyorum. Hepsine cevap yazma olanağım yok.
Fakat çok kıymetli mektuplar, önemli değerlendirmeler ve yoğunlaşmalar var.
Mektupların kimden geldiğine bakıp onlara özel selamlarımı gönderebilirsin.
Bazı cezaevlerine de gidip ziyaret edebilirsiniz. Batman cezaevinde Elif uludağ
ve Azime onlar var. Yine Bakırköy’de Dilek, Diyarbakır’da Tuba var. Siirt
Cezaevine de gidebilirsiniz. G… vardı. Demokratik Gençlik Konfederasyonu
olabilir.
C…: Başkanım, G… cezaevinden çıktı. Durumu iyidir.
Kadın akademisinde görevlendirildi.
Abdullah Öcalan:
Tamam, olabilir. Farklı görevlendirmeler de olabilir.
Heyet: Ortak açıklama olacak mı?
Abdullah Öcalan:
Tüm görüşmeleri yaptıktan sonra belirttiğim çerçevede olabilir.
KGM: H. bey ve Y. beyle görüşün. Biz de Y. beyle
konuşacağız. Ortak açıklama olmasında fayda var.
Abdullah Öcalan:
(Ayağa kalkarken) Demokratik bir seçim için ittifakları önemseyin ve
çalışmalarınızı yürütün. Irgatlar için özel kadro görevlendirin. Yine Suriye
için de Demokratik Suriye Konfederasyonu olmalıdır. Burkan El Fırat içerisinde
Türkmenler de katılmalıdır. Ortadoğu için Türkmenler, Araplar ve Çerkezleri
birleştiren model demokratik konfederasyondur.
Heyet: Kürkçü heyete dahil olmak istiyor.
Abdullah Öcalan:
Bunu Y. beyle halledin. Olmalıdır.
4 Şubat 2015
DEVLET HEYETİYLE DEMOKRATİK MÜZAKERE TASLAĞI
1- Diyalogdan müzakere formatına geçiş. Tarihi anlam
ve önemi. Kısaca ülke, bölge ve dünya durumu.
2- Müzakerelere geçiş için tahkim edilmiş ateşkes ve
demokratik siyaset stratejisine geçiş, deklarasyon, İzleme Kurulunun bundaki
rolü.
3- Müzakerelerde süreklilik ve anayasal hedef.
4- Eğer çözüm yasası yetersiz kalıyorsa daha somut
müzakere yasası ihtiyacının karşılanması gereği.
5- Müzakerelerin İmralı esaslı geliştirilmesinin
diğer alanlara taşırılması.
6- Müzakere sürecinin Suriye’deki gelişmeler
üzerindeki etkisinin doğru değerlendirilmesi, ortak stratejiyle hareket
edilmesi gereği.
7- Müzakere sürecinin Irak ve Kürt Federe Devleti
üzerindeki etkisi ve ortak stratejisi ihtiyacı.
8-Müzakere heyetlerinin doğru zamanlamayla
genişletilmesi hususunun göz ardı edilmemesi.
9- Müzakere sürecinin İzleme Kurulu üzerinden
toplumsal kesimlere doğru yansıtılması. Anayasal çözüme odaklanması. Olası
saptırmalara karşı yetkin çaba içinde olması.
10- Müzakere heyetlerinin uzman ihtiyacının
karşılanması. Medyaya yansıtılmasının tek taraflı ve müştereken
gerçekleştirilmesi sorunu.
4 Şubat 2015
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan
Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa/İmralı Notları
Mezopotamya Yayınları
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com - www.lekolin.org - www.lekolin.net –
www.lekolin.info - www.navendalekolin.com