Türkiye'de seçim yaklaşıyor. Yaklaştıkça seçim ittifakları ya da seçime partilerin nasıl gireceği tartışılıyor. Programlardan çok, seçim taktikleri, seçim mühendisliği gibi konular gündemleşiyor. Halbuki Türkiye’yi demokratikleştirecek program ve bu program etrafında oluşturulacak demokrasi ittifakının tartışılması gerekir.
Türkiye'de gerçeklerden çok spekülasyonlar gündem oluyor.
Şimdi bunlardan biri de HDP’nin seçimde ne yapacağı ve kimlerle ittifak kuracağıdır.
Kuşkusuz bu konular önemlidir; doğrudan Türkiye'nin demokratikleşmesini, Kürt
sorununun çözümünü ilgilendirmektedir. HDP'nin seçimlere parti kimliğiyle
gireceğini açıklaması bir siyasi hamle olmaktadır. Türkiye'nin
demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümünde tarihsel temel bir hamle olduğu
açıktır. Bağımsızlarla seçime girme, Türkiye'deki siyasi çıkmazın tekrarı,
hatta AKP'nin oyalama politikasının sürmesi anlamına gelirken, parti ile seçime
girmek AKP'nin oyalama politikalarına son verip Türkiye'nin gerçek anlamda
demokratikleştirilmesi hamlesi olmaktadır. Partiyle seçimlere girmek 5-10
milletvekili fazla kazanmaktan öte, siyasi anlamı olan bir hamledir. Bu açıdan
çok doğru karar verilmiştir.
Partiyle seçime girmek, Türkiye'nin demokratikleşmesini
sağlayacak radikal demokratik bir siyasi aktörün devreye konmasıdır. Radikal
demokratik bir siyasi güç ve enerji ortaya çıkarılmadan Türkiye'deki siyasi
çıkmazı aşmak mümkün değildir. Bu da bağımsızlarla seçime girip HDP’nin 30-35
milletvekili çıkarmasıyla olmaz. Bu durum bir statükonun parçası olmaktan öteye
gidemiyor; mevcut siyasal dengeleri ve statüyü kıramıyor. Ancak HDP geniş bir
demokrasi ittifakı yapıp partiyle seçime girerse ve barajı aşarsa Türkiye'nin
siyasi dengeleri ve iklimi bir anda değişir. Çok geniş bir siyasi yelpazede
seçime girildiğinden yüzde 10 barajının aşılması ve radikal demokratik güçlü
bir siyasi hareketin ortaya çıkması gerçekleşir. Zaten böyle geniş yelpazede
bir ittifakla seçime girildiğinde baraj sorunu kalmaz. Bu geniş ittifakın
sinerjisi en az yüzde 15’lik bir oy potansiyeli çıkarır. Bu durumda Türkiye'de
hiçbir siyasi güç Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümünden
kaçamaz.
Böyle bir ittifakı, iktidar karşıtı güçlerle radikal
demokrasiyi hedefleyenler yapabilir. Bu açıdan CHP etrafında oluşacak ittifak
ne sinerji yaratır, ne de radikal demokratik gelişmelere yol açar. CHP zaten
radikal demokratik bir karaktere sahip olmadığından ve hala radikal demokratik
adımlara soğuk bir kesim barındırdığından gerçek bir demokrasi ittifakının
adresi olamaz. Zaten daha baştan HDP gibi radikal demokrasi güçleriyle ittifak
kuramayacağını ilan etmiştir. Bu açıdan demokrasi güçlerinin ya da demokratik
karakterde olduğunu iddia eden güçlerin CHP’nin yanında yer alması doğru değildir.
Türkiye koşullarında tüm sosyalistler, radikal demokratlar,
sol liberal demokratlar ve etnik ve dinsel topluluklar dahil tüm demokrasi
güçlerinin etrafında toplanacağı tek güç HDP’dir. HDP böyle bir güç olduğunu
programıyla, siyasi üslubuyla, devlette yaratmak istediği değişim iddiası ve
AKP'ye alternatif olabilecek karakteriyle ispatlamıştır.
Radikal demokrasi güçleri AKP ile Fetullahçıların iktidar
mücadelesinin bir parçası olmadan kendi radikal demokratik programları
çerçevesinde bir seçim ittifakı yaparak Türkiye'nin kaderini, makus talihini
değiştirebilirler. CHP ve Fetullahçılar demokratik karakterleriyle değil, AKP
karşıtlığıyla bir araya gelebilirler. Ama demokrasi güçlerinin böyle basit bir
taraf olması düşünülemez. Gerçek demokrasi güçleri hem AKP'yi iktidardan
düşürecek, hem de devleti değiştirip Türkiye'yi demokratikleştirecek bir
yaklaşımla hareket ederler. Türkiye'nin tarihsel bir kavşakta olduğu bir
dönemde sorumluluk da, demokratlık da, tarihsel görevler de bunu
gerektirmektedir.
Cemil Bayık
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com - www.lekolin.org - www.lekolin.net –
www.lekolin.info